İngiltere’deki Northumbria Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Karolina Augustova: Sınırdaki en çarpıcı ÅŸiddet biçimi, çocuklara yönelik iÅŸkence vakalarıydı. Hırvatistan polisinin geri itme iÅŸlemi öncesinde elektrikli aletlerle boynunu yaktığı 17 yaşında 2 Iraklı çocukla tanıştım.
Hırvatistan, Sırbistan ve Bosna-Hersek sınırlarında kolluk kuvvetlerinin göçmenlere şiddet uygulamasının gündelik haline geldiği ve çocuklara bile yapılan elektrikli müdahalenin göçü engelleyemediği belirtiliyor.
“Avrupa BirliÄŸi’nin (AB) Dış Sınırlarında Gündelik Åžiddet: Oyunlar ve Geri İtmeler” kitabının yazarı ve İngiltere’deki Northumbria Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Karolina Augustova, AA muhabirine, Balkan sınırlarında göçmenlere yönelik ÅŸiddeti deÄŸerlendirdi.
Augustova, Balkan sınırlarında yaptığı gönüllü çalışmalarda karşılaÅŸtığı en çarpıcı durumun çocuklara yönelik iÅŸkence vakaları olduÄŸunu kaydederek, “Hırvatistan polisinin geri itme iÅŸlemi öncesinde elektrikli aletlerle boynunu yaktığı 17 yaşında 2 Iraklı çocukla tanıştım. Ayrıca geri itme sonucu sırtı tamamen morarmış 3 yaşında İranlı bir kız çocuÄŸuyla karşılaÅŸtım.” dedi.
Aylarca kaldığı sınırlarda göçmen çocuklar üzerinde doğrudan şiddet ve işkenceye tanıklık ettiğini ifade eden Augustova, liberal-demokrat olduğunu söyleyen ülkelerde çocuklara yönelik işkenceye rastlamanın son derece utanç verici olduğunun altını çizdi.
“Åžiddet göçmenlerin sınırı geçene veya ölene kadar yaÅŸadıkları bir gerçeklik”
Augustova, Hırvatistan ve Bosna-Hersek sınırında açık kırıklar nedeniyle kanayan uzuvlara, elektrikli polis aletlerinin yol açtığı yanıklara ve polis coplarından kaynaklanan morarmalara kadar çok çeşitli yaralanmalara rastladığını aktararak, şöyle devam etti:
“Sınırda kaldığım 8 aylık süreçte insanların ÅŸiddeti sadece bir polis saldırısı anında deneyimlemediÄŸini fark ettim. Her gün yeni yaralanmaları görebileceÄŸiniz bir kampta helikopterler ve insansız hava araçları tarafından gözetleniyorsunuz. Åžiddet, insanlar sınırı geçene veya birçoÄŸu ölene kadar her gün yaÅŸadıkları bir gerçeklik haline geliyor.”
Balkan rotasının çok tehlikeli olduÄŸu için mülteci kamplarında kalanların çoÄŸunun erkek olduÄŸundan bahseden Augustova, göçmenlerin sınırı geçme denemesini “oyun” olarak adlandırdığını, bu sırasında polis ÅŸiddetinden nasıl kaçacaklarına iliÅŸkin sürekli stratejiler geliÅŸtirdiÄŸini ve sınırı geçtikten sonra da aileleriyle yasal olarak birleÅŸmeyi umut ettiÄŸini söyledi.
Kitabında yapısal şiddet konusunu da ele aldığına değinen Augustova, şöyle devam etti:
“Yapısal ÅŸiddet ile devletlerin mülteci kamplarında mahsur kalan insanları barınak, gıda, hijyen ve tıbbi bakım gibi temel ihtiyaçlardan yoksun bırakmasını ifade ediyorum. Sınırdan yaralı ÅŸekilde geldiÄŸinizi düşünün. Yaralarınızı sarmak için eski bandajları kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Bunun sonucunda hepatit gibi hastalıklar hatta ölüm riskiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu sınırlarda daha önce yaÅŸandı. Yapısal karar alma sürecinden kaynaklanması ve somut bir fail bulmanın zor olmasına raÄŸmen bu da bir ÅŸiddet biçimi.”
“Daha iyi bir yaÅŸam, dostluk ve güvenlik umudu, geri itmelerden daha güçlü”
Augustova, Avrupa’da sınırlardaki göçmenlere yardım etmek isteyenlere “gönüllü vizesi” uygulamasının getirilmesine karşın neredeyse kimseye bu vizenin verilmediÄŸini dile getirerek, gönüllülere yönelik polis taciz vakalarının yaÅŸandığını ve Hırvatistan devlet yetkililerinin gönüllüleri açıkça “suçlu ya da kaçakçılar” olarak adlandırdığını ifade etti.
Avrupa Komisyonu ve üye devletlerin, göçü durdurmak için büyük paralar harcadığına dikkati çeken Augustova, gözetleme teknolojileri, sınır güvenlik eÄŸitimleri, göçmenlerin ülkelerine “gönüllü” geri dönüşleri ve diÄŸer araçlar için harcanan paralarla AB topraklarının dışa kapanmasının hedeflendiÄŸi görüşünü paylaÅŸtı.
Göçü engellemek için ayrılan finansmanın, göçün nedenlerini ortadan kaldırmayı hedeflemediğine işaret eden Augustova, sınır geçişlerini engellemek için yapılan yatırımların sınır polislerinin gayri resmi ve yasa dışı itme uygulamalarını teşvik ettiğini dile getirdi.
Augustova, şiddet, geri itme ve sınırları korumak için kullanılan diğer araçların göçmenleri engellemediğinin altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Göç eden insanların inanılmaz bir direnci var. Daha iyi bir yaÅŸam, dostluk ve güvenlik umudu, geri itmelerden daha güçlü. Mülteci kamplarında tanıştığım çoÄŸu kiÅŸi ÅŸimdi Avrupa’da güvende. ÇoÄŸu zaman, en zarar verici ÅŸiddet, sınırlardaki günlük rutinlerde gizlenen ve genellikle tespit edilmesi zor olan ÅŸiddet. Hükümetler, sınırlarda ÅŸiddeti ve ölümleri durdurmak için ÅŸiddete dayanan sınır koruma birimlerine milyarlarca avro harcamayı bırakmalı. Bunlar göçü suçlaÅŸtıran ve korkuyla caydırma umudu taşıyan kısa görüşlü politikalar. Uzun vadeli perspektiften bakıldığında da göçü durdurmuyor. ” (AA)










