Ağır koşullarda, düşük ücretle çalışan BİRTAT Döner işçileri, insanca yaşam ve sendikal haklar için grevde. Patronların baskısına rağmen direniş sürüyor.

Ali Çarman (Murr)
Almanya’da döner prodüksiyonu ve bu sektöre bağlı irili ufaklı işletmelerde çalışan işçiler en alttakiler olarak bilinir. En küçük bir iş güvencesi ve hiçbir söz hakkı olmayan işçiler oda sıcaklığının donma noktasında olduğu bir ortamda 20 kilodan 100 kiloya kadar döner hazırlayıp kaldırırken neredeyse karın tokluğuna çalışırlar.




BİRTAT Döner; 1990’ların başından itibaren üretime geçti, her ay 13 milyondan fazla tüketiciye 20’den fazla farklı döner çeşidi sunmakta.
Her türlü sosyal haktan mahrum, düşük ücretle ve ağır koşullarda çalışma sadece BİRTAT Döner’de değil diğer döner imalathanelerinde de söz konusu. Bunun için de sekiz gündür devam eden BİRTAT grevinin örnek alınacağından korkulmakta.
Bu gerçekliği BİRTAT patron temsilcileri işçilere söyleyerek grevden ve sendikadan vazgeçmelerini istemekteler.
Sendikadan korkan patronlar
Gıda sendikası NGG’de örgütlenme süreçlerini tamamlayan BİRTAT işçileri Toplu İş Sözleşmesi için görüşme talep ettiler. Bugüne değin dört kez masada buluşan tarafların görüşmeleri, patronların sendikayı istemiyoruz tehditleri ile tıkanma noktasına geldi. Bir anda Almanya’da gündem olan grevci işçiler ne istiyor bir bakalım.
1. Sağlıklı ve daha iyi çalışma koşulları.
2. Ücretlerinde 375 Euro artış
3. Sendika ve toplu sözleşmenin kabul edilmesi
Günlerdir iç içe olduğumuz işçiler grev alanında bu taleplerinin çok basit ve gerçekçi olduğunu söyleyerek patronlara ve sorumsuzluklarına tepki duymaktalar. Yaklaşık 20 yıldır çalıştığını belirten bir işçi; “Bugüne kadar bizlere insan muamelesi yapılmadı. Biz birleşip sendika deyince işyerini kapatırım tehdidi ile bizlere gözdağı verilmekte.” diyor.
Greve katılım yüksek düzeyde
İşçilerle birlikte sabah saat 06.00’da işletmenin kapısındayız. NGG/Sendika Stuttgart başkanı Magdelane Krüger ve bir arkadaşı ve işyeri işçi temsilcileri ilk gelenler oldu. Hemen bilgilendirme çadırı kurularak grev yelekleri giyildi. Ardından ana giriş kapısında nöbet tutulmaya başlandı. İşçiler birer ikişerli gruplar halinde geldi.
Sabah kahveleri içilip farklı dillerde (Kürtçe, Türkçe, Almanca, Romence ve Bulgarca) şarkılar eşliğinde dans edildi, halaya duruldu. Diğer yanda sürekli “bu işyerinde grev var” çağrıları yankılanıp durdu.
Bir yanda büyük bir coşkuyla müzik ve davul ile halay çekenler, diğer yanda gruplar halinde en koyu sohbetlere katılan işçiler vardı İşyeri işçi temsilcisi Muzaffer, içeride 120 işçiden sadece 8-10 kişi var bu bizler için büyük bir başarı”diyor.
Birtat temsilcileri; İşyerinin haymında/konutunda kalanlara “grev ve sendikadan vazgeçin sizden kira alınmayacak” dediğini söylüyorlar. Bir başka işçinin ev sahibine gidip işyerinde bozgunluk yaptığı için evden atmasını söyleyecek kadar düşkünlük göstermekteler. Grev günlerinde kimi zaman ise işçilerin evlerinden özel arabayla alınarak üretime devam etme ve grev kırıcılığı yapmaya teşvik edildiği söyleniyor. Yılların işçisi Ramazan abi, “bunlar asil insanlar değil yoksa bize böyle yapmazlardı ve biz biliyoruz ki bedel ödemeden hiçbir hak elde edilmez.” demekte.
İş çok, kar çok; işçilere para yok
Sendikacı Magdelana’nın;”bugün grevimizin yedinci günü. İşveren bize ciddi bir teklif ile gelmezse eylemlerimiz ve grev değişik biçimde devam edecek” sözleri alkışlar ve grev grev sözleriyle desteklendi.
Alman Sendikalar Birliği ve DİDF adına yapılan konuşmaların ardından ‘İş çok-Para yok’ sloganı ile yürüyüş başladı. Bazı işçilerin aileleri ve çocukları da yürüyüşe katıldılar. Bir saat kadar süren yürüyüşün ardından tekrar işletmenin önüne gelindi.
Toplu İş Sözleşmesi Komisyonu üyesi İzzet oldukça öfkeli: “Bugüne kadar yapmadıklarını şimdi bizim grevimizi kırmak için yapmaktalar. İçerde açık büfe açarak herkesi yemeğe davet etmekteler. Ama, çok az işçi bu yalana kandı. Yarın grevimiz bittiğinde bu grev kırıcılar hem bizim hem de çevrelerinin yüzüne nasıl bakacaklar!” diyor.
Grev başladığı günden bu yana davulu elinden bir an için bırakmayan Halfetili Hayrettin üç yaşındaki oğlu Azad’ı hemen her gün grev yerine getirmekte. Azad, grevcilerin maskotu durumunda, babasının kavgasını anlamaya çalışmakta.
İşçiler grev meydanında gün boyu değişik oyunlarla coşkularını canlı tutmaktalar. Ve saat 14.00 olduğunda “yarın sabah yeniden görüşmek” üzere diyerek evlerinin yolunu tutuyorlar.