Cüneyt Arkın’ın ardından | Yeşilçam’ın bütün suretleriydi

Cüneyt Arkın’ın Türkiye sineması açısından önemini Şenay Aydemir ve Hakan Güngör Evrensel’e anlattı.

Yeşilçam’ın Usta Oyuncusu Cüneyt Arkın hayatını kaybetti. Gurbet Kuşları, Malkoçoğlu, Kara Murat, Maden, İstasyon, Vatandaş Rıza, Deli Yusuf, Yıkılmayan Adam ve Dünyayı Kurtaran Adam gibi filmlerle Türkiye sinemasına damga vuran Arkın 85 yaşındaydı.

Cüneyt Arkın’ın Türkiye sineması açısından önemini Şenay Aydemir ve Hakan Güngör Evrensel’e anlattı. Aydemir “Cüneyt Arkın, Yeşilçam’ın bütün suretleriydi.” derken Güngör, “Onu övmek de onu yermek de fiyakalı bir yerden olmayı hak ediyor” ifadelerini kullandı.

“NERESİNDEN TUTARSANIZ, SİZE ÖYLE GELECEKTİR”

Şenay Aydemir: Halit Refiğ, 1963 yılında Göksel Arsoy’un başrolünde oynadığı “Şafak Bekçileri” filmini çekiyordur. O sırada askerlik yapan yakışıklı bir genç de figüran olarak görev alır. O genç bir süre sonra İstanbul’da Refiğ’in kapısını çalacak ve oyuncu olmak istediğini söyleyecektir. Bu gencin adı o sıralarda doktorluk yapan Fahrettin Cüreklibatır’dır.

Cüneyt Arkın adını alan bu genç Yeşilçam’a öyle hızlı bir giriş yapar ki, daha 1967 yılı gelmeden ellinin üzerinde filmde rol almıştır bile. Cüneyt Arkın’ı tanımlayacak en doğru söz “Yeşilçam’ın sureti” olabilir. Yalnızca, dönemin seri üretiminin işlevli bir dişlisi olarak değil. Star sisteminin güçlü bir unsuru olarak da öyleydi. Kavuşamayan gençlerin ‘bakire’ aşklarının jönüydü bir yandan, ‘Kahpe Bizans’ın kapılarına dayanıp Türklüğü yücelten ırkçı içeriklerin fedaisiydi diğer yandan. 1969’da “İnsanlar Yaşadıkça” ile Altın Portakal alıp ödüllü oyuncu statüsüne de erişti. 1972’de Adana Altın Koza’da Yılmaz Güney’in “Baba” filmindeki performansı görmezden gelinip ödül “Yaralı Kurt”taki rolüyle ona verilince reddetmesini de bildi. ‘70’li yılların ikinci yarısında yükselen sol dalgadan o da etkilendi. “Kara Murat” ve “Kılıç Bey” gibi milliyetçi filmlerin arasına “Maden”i yerleştirdi. Üstelik bu filmin çekilebilmesi için para bulunmasında hayli etkili de oldu.

Yüzlerce filmi bir kariyere sığdıran oyuncu için kısa bir değerlendirme zor. Ama Cüneyt Arkın, Yeşilçam’ın bütün suretleriydi. Yakışıklı, eğlenceli, kırılgan, sert, ırkçı, solcu ve sinema aşığı… Onu anlatmak biraz da körün fili tarifi fırkasında olduğu gibidir. Neresinden tutarsanız, size öyle gelecektir.

“SİNEMA TARİHİMİZİN EN FİYAKALISIYDI”

Hakan Güngör: İyi oyunculuk ve kötü oyunculuk ayrımı vardır; ancak jönlük bu ikisinin dışında ölçütler gerektiriyor; jön doğup jön ölmüş Cüneyt Arkın için de geçerli bu. Ama işte jöndü; hatta bir jönden beklenebilecek yetenek yelpazesinin azıcık dışına taşabilecek maharetlere de sahipti. Jön yakışıklıdır, güzel durur, etkileyici bakar; Cüneyt Arkın’da daha fazlası vardı.

Vefat ederken bize hayli iş de bıraktı aslında. Sevmek için de sebepler var kızmak için de sebepler var. Hayranlıkla izlemek için de filmler var, ‘Bu kabullenilemez’ denecek filmler de var. Battal Gazi, Kara Murat, Malkoçoğlu izlenmeye devam ettikçe herhalde bunların mesajlarına ve niyetlerine dair eleştirilere devam etmek de bir gereklilik olacak. Öte yandan modern bir Köroğlu uyarlaması olan Deli Yusuf’a, Maden’e, Vatandaş Rıza’ya vay be demek de…

Güneş Ne Zaman Doğacak’ın kara propagandasına itiraz etmeye devam etmek de mümkün, ‘komünizm propagandası’ davası açılan Yıkılmayan Adam filminin mesajlarına hayret etmek de mümkün. (Vay arkadaş neler yapmışlar öyle…) İşin sonunda kimi filmlerini eh biraz gülünç bulmak da var; olmadık yerde esaslı kahkaha atmak da var.

Ben onu, 1972’de Yılmaz Güney’e verilen, sonra siyasi nedenlerle geri çekilen ve bu kez kendisine verilmek istenen ödüllü reddedişiyle anacağım en çok.

Tüm bunlar bir yana, sinema tarihimizin en fiyakalısını kaybettik; onu övmek de onu yermek de fiyakalı bir yerden olmayı hak ediyor.