İnsan haklarını savunma zorunluluğu | Hüseyin Şenol


İnsan hakları, insan olmanın temel taşıdır. Bu hakları savunmak bir sorumluluk ve onur, ihlaller karşısında susmak ise suça ortak olmaktır.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. 10 Aralık 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin üzerinden tam 76 yıl geçti. İnsanlığın ortak değerlerini ve özgürlüklerini belirleyen bu belge, dünya tarihine barış ve eşitlik adına bir dönüm noktası olarak geçmiştir. Ancak aradan geçen onca yıla rağmen, insan hakları kavramı hala birçok bölgede soyut bir ideal olarak kalmakta ve somut bir gerçeklik haline dönüşememektedir.

Bu belgeyi kabul eden tüm ülkeler, insan haklarının korunmasını anayasal ve yasal bir zorunluluk olarak benimsedi. Ancak pratikte, bu ülkelerin birçoğu bu ilkeleri uygulamakta sınıfta kaldı. Hak ihlalleri, savaşlar, baskıcı rejimler ve sosyal eşitsizlikler, insan hakları kavramını yerle bir etmeye devam ediyor. İnsanlar, ırk, din, dil, cinsiyet gibi farklılıklarından dolayı ayrımcılığa uğruyor; hak talepleri şiddetle bastırılıyor. Bugün milyonlarca insan özgürlük ve onur mücadelesi verirken, dünya genelindeki bu acı tablo, İnsan Hakları Günü’nü sadece bir hatırlatma günü olmaktan öteye taşıyamıyor.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin anlamı ve uygulanışı

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insanlığın temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak amacıyla oluşturulmuş en önemli belgelerden biridir. Bildirge; yaşama hakkı, ifade özgürlüğü, eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü gibi temel hakları içermektedir.

Bildirge, sadece bir hukuki metin değil, aynı zamanda insanlık onurunun korunmasına yönelik evrensel bir çağrıdır. Ancak, bildirgenin kabulünden bu yana geçen 76 yıl boyunca, bu çağrı çoğu zaman yanıtsız kalmıştır. İnsan haklarını yazılı olarak kabul eden birçok ülke, uygulamada bu hakları görmezden gelmiş ve ihlal etmiştir.

Örneğin, bildirgede yer alan şu maddeler günümüzde bile ihlal edilmeye devam etmektedir:

-Madde 3: Yaşama, özgürlük ve kişi güvenliği her bireyin hakkıdır.
-Madde 5: Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.
-Madde 18: Her birey, düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir.
-Madde 19: Her bireyin fikir ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır.

Bu maddeler, insan haklarının en temel taşlarını oluşturmasına rağmen, günümüzde hala savaşlar, otoriter rejimler ve ayrımcılık politikaları nedeniyle ihlal edilmektedir. Özgürlük talep eden insanlar, şiddetle susturulmakta; yerinden edilen topluluklar açlık ve sefaletle yüz yüze bırakılmaktadır.

Günümüz dünyasında insan hakları ihlalleri

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin imzalanmasından bu yana, dünya birçok kez hak ihlalleri ile yüzleşti. Ancak bugün bile bu ihlaller devam ediyor:

-Göçmenler ve mülteciler: Zorla yerinden edilen milyonlarca insan, göç yollarında açlık, susuzluk ve ölümle karşı karşıya. Göç ettikleri ülkelerde de dışlanma, ayrımcılık ve baskıya maruz kalıyorlar.
-Kadınlar: Dünyanın birçok bölgesinde kadınlar, sadece cinsiyetlerinden dolayı baskı ve şiddet görüyor. Eğitim, çalışma ve siyasi temsil gibi en temel haklardan mahrum bırakılıyorlar.
-Azınlıklar: Din, dil, ırk ve etnik köken farklılıkları nedeniyle insanlar, ayrımcılık ve şiddetle karşılaşıyor. En temel hakları ellerinden alınıyor ve eşitlik talepleri bastırılıyor.
-Çevre ve iklim krizleri: Çevresel hak ihlalleri, insan hakları ihlalleriyle doğrudan bağlantılı. İklim krizinin etkileri, özellikle yoksul ve kırılgan toplulukları daha fazla etkiliyor.

Birleşmiş Milletler ve çifte standartlar

Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul eden kurum olarak insan haklarını koruma görevini üstlenmiştir. Ancak BM, özellikle büyük güçlerin çıkarlarına hizmet eden çifte standartları nedeniyle eleştirilmektedir. İşgaller, savaş suçları, çevre felaketleri ve sömürgecilik karşısında yeterince güçlü bir duruş sergileyememektedir.

BM, hak ihlallerine karışan devletler ve liderlere karşı tarafsız bir tavır takınmalı, insan hakları konusunda amasız ve fakatsız bir şekilde hareket etmelidir. Savaşların, işgallerin ve çevresel yıkımın yarattığı hak ihlallerine karşı daha kararlı bir duruş sergilemesi gerekmektedir.

Her bireyin sorumluluÄŸu

İnsan hakları mücadelesi yalnızca uluslararası kuruluşların veya devletlerin sorumluluğunda değildir. Her birey, kendi yaşamında bu mücadeleye katkıda bulunabilir. Hak ihlallerine sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. İnsan haklarını savunmak ise insanlık onurunun bir gereğidir.

Daha adil, daha eşitlikçi bir dünya inşa etmek için her birey bulunduğu yerden bir adım atmalıdır. Irk, dil, din ve cinsiyet ayrımcılığına karşı durmalı; özgürlük, eşitlik ve insan onurunu savunmalıdır.

Birlikte daha iyi bir dünya için

İnsan haklarının ihlal edildiği her yerde, insanlık onuru yara almaktadır. Ancak mücadele sürdükçe, umut da var olmaya devam edecektir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 76. yılı, bu mücadeleyi bir kez daha hatırlatma ve insan hakları için ayağa kalkma çağrısıdır.

İnsan hakları insanlığın temel taşıdır. Bu hakları savunmak bir sorumluluk ve onur, ihlaller karşısında susmak ise suça ortak olmaktır.


Hüseyin Şenol – 09.12.2024