Kimyasal kirlilik, insanlık için güvenli sınırı geçti

Kimyasal ve plastik kirliliğin, insanlık için güvenli sınırı aştığı ve küresel ekosistemleri tehdit ettiği uyarısında bulunan bilim insanları, döngüsel ekonomiye geçiş önerisi yaptı.

Environmental Science&Technology Dergisi‘ndeyayımlanan yeni bir çalışmaya göre, pestisitler, endüstriyel bileşikler ve antibiyotikler dahil olmak üzere 350 bin sentetik kimyasal ve plastiklerin yarattığı kirlilik insanlık için güvenli sınırı aştı.

Kimyasal kirliliğin bir gezegen için son sınırlarına ulaştığı sonucuna varan bilim insanları, gezegeni saran bu kimyasal kirlilik karışımının, insanlığın bağlı olduğu küresel ekosistemlerin istikrarını tehdit ettiğini söyledi.

Veriler sınırlı, kanıtlar ağır

Kimyasal kirliliğin bir gezegen sınırını aşıp aşmadığını belirlemek karmaşık bir durum çünkü iklim krizi ve atmosferdeki sanayi öncesi karbondioksit (CO2) seviyesinin aksine, insanlara bir temel oluşturacak ön bilgi yok. Ayrıca kullanım için kayıtlı çok sayıda -yaklaşık 350 bin- kimyasal bileşik bulunuyor. Bunların yalnızca küçük bir kısmı güvenlik açısından değerlendirildi. Bu nedenle araştırma, durumu değerlendirmek için bir ölçüm kombinasyonu kullandı.

Bu kapsamda ozon tabakasını tahrip eden kloroflorokarbon (CFC) ve zararlı ultraviyole ışınlarından korunması gibi bazı tehditlerin daha büyük ölçekte ele alındı.

Bilim insanları, verilerin birçok alanda sınırlı olduğunu kabul etti, ancak kanıtların ağırlığının, gezegenin tahammül sınırının ihlaline işaret ettiğini söyledi.

Plastikten pestisite

Araştırmanın sonuçlarına göre plastik kirliliği, Everest Dağı’nın zirvesinden en derin okyanuslara kadar gözlemleniyor ve poliklorlu bifeniller (PCB) gibi bazı toksik kimyasallar uzun ömürlü olup son derece yaygın.

Kimyasal kirlilik, tüm yaşamı destekleyen biyolojik ve fiziksel süreçlere zarar vererek gezegenin sistemlerini tehdit ediyor. Örneğin pestisitler, tüm ekosistemleri ve dolayısıyla temel ihtiyaçları ve hedeflenmediği halde birçok böceği yok ediyor.

Stockholm Direnç Merkezi’nde (SRC) doktora adayı ve araştırma görevlisi olan Patricia Villarrubia-Gómez: 

1950’den bu yana kimyasal üretiminde 50 kat artış oldu ve bunun 2050 yılına kadar üç katına çıkması bekleniyor. Toplumların üretip çevreye yeni kimyasallar salma hızı, insanlık için güvenli bir yaşam alanı içinde kalmakla tutarlı değil. “öngüsel ekonomiye geçiş gerçekten önemli. Bu, malzeme ve ürünleri boşa harcamadan yeniden kullanılabilecek şekilde değiştirmek anlamına geliyor.

SRC’de doçent ve baş araştırmacı olan Dr. Sarah Cornell:

Uzun zamandır insanlar kimyasal kirliliğin kötü bir şey olduğunu biliyorlardı. Ancak bunu küresel düzeyde düşünmüyorlar. Bu çalışma, kimyasal kirliliği, özellikle plastikleri, insanların gezegeni nasıl değiştirdiğinin hikayesini oluşturuyor.

Takımın bir parçası olan Gothenburg Üniversitesi’nden Prof Bethanie Carney Almroth

Yolun her adımında işlerin yanlış yöne işaret ettiğine dair kanıtlar var. Örneğin, toplam plastik kütlesi artık tüm yaşayan memelilerin toplam kütlesinden fazla. Bana göre bu, bir sınırı geçtiğimizin oldukça açık bir göstergesi. Başımız belada ama bazılarını tersine çevirmek için yapabileceğimiz şeyler hala var.

Kimyasal kirliliğe karşı çağrılar

Kimyasal kirlilik özelinde, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneline (IPCC) benzer bir küresel bilimsel kuruluşun kurulması da dahil olmak üzere, kimyasallar ve plastikler konusunda uluslararası eylem için artan çağrılar var.

Araştırmanın parçası olmayan St. Andrews Üniversitesi’nden Prof. Sir Ian Boyd şunları söyledi:

Çevredeki kimyasal yükün sinsice artması yaygın bir durum. Bireysel kimyasalların toksik etkilerini tespit etmek zor olsa bile, bu, toplam etkinin önemsiz olma ihtimalinin bulunduğu anlamına gelmez. Yönetmelikler bu etkileri tespit etmek veya anlamak için tasarlanmadılar. Sonuç olarak neler olup bittiğine nispeten körüz. Etkiler konusunda bilimsel kesinlik düzeyinin düşük olduğu bu durumda, yeni kimyasallara ve çevreye salınan miktara karşı çok daha ihtiyatlı bir yaklaşıma ihtiyaç var.

Boyd 2017’de de yetkilileri, pestisitleri endüstriyel ölçekte farklı arazilerde kullanmanın güvenli olduğu varsayımının yanlış olduğu konusunda uyarmıştı.

5 alanda sınır aşıldı

Bilim insanları çevre ve iklim krizi yaşayan dünyada dokuz alanda beşinde “güvenli sınırların” aşıldığını söylüyor: 

  • Küresel ısıtma
  • Vahşi yaşam alanlarının yok edilmesi
  • Biyoçeşitlilik kaybı
  • Aşırı azot kirliliği
  • Aşırı fosfor kirliliği

Kimyasal kirlilikten ne anlamalıyız?

Kimyasal kirlilik, belirli faaliyetler sonucu oluşan, doğal ortamda bulunmayan ve doğada yaşayan tüm canlı organizmaları etkileyen zararlı maddelerin çevreye verdiği zarar demek.

Kimyasal kirlilik kendi içinde hava, toprak, su ve radyoaktif kirlenmeler olarak dörde ayrılıyor ve kimyasal kirliliğe sebep olan kimyasallar insan faaliyetlerinde kullanılıyor. 

Endüstriyel işlemlerde, temizlik ürünlerinde ve tarım uygulamalarında kullanılan ve günümüzde bilinen 350 binin üzerinde kimyasal madde bulunuyor. 

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan kimyasal kirleticiler ve insan faaliyetlerinde kullanılan kimyasal kirleticiler sonuçta yine insan sağlığına ve ekosisteme zarar veriyor. 

Örneğin; bakteri ve virüsleri engellemek, tarımda zararlı organizmalardan mahsullerin korunması için pestisit olarak adlandırılan yaygın kimyasallar toprak kirliliğine neden oluyor. Böcek ilaçlarının içinde de bu tür kimyasallar bulunuyor. Kuru temizleme sürecinde kullanılan leke çıkarma özelliğine sahip maddeler, evlerimizde kullandığımız deterjan türü temizlik maddeleri de kimyasal kirleticiler sınıfında yer alıyor. Endüstriyel süreçler sonucu havaya salınan PM2.5 ve PM10 partikülleri hava kirliliğine, bu partiküllerin solunması da kronik hastalıklara neden oluyor.

Öte yandan yapılan araştırmalara göre kimyasalların üretimi ve tüketimi sonucu çevreye verilen zarar insan sağlığına verdiği zarardan daha fazla. 

Foto: Pixabay