Demografik dönüşüm teorisine göre, genç nüfusun azaldığı, yaÅŸlı nüfusun arttığı dördüncü dönemde bulunan ve doÄŸurganlık hızının nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1 çocuÄŸun altında kaldığı Türkiye’de, 2020 yılında toplam nüfus içindeki oranı yüzde 9,5 olan yaÅŸlı nüfusun 2040’ta yüzde 16,3, 2060’da yüzde 22,6 ve 2080’de 25,6 olacağı tahmin ediliyor.
AA (İstanbul)
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, doÄŸurganlık hızı 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2020 yılında 1,76 çocuÄŸa gerileyerek nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10’un altında kaldı. Uzmanlar Türkiye’de 2060 yılında yaÅŸlı nüfus oranının Batı Avrupa ülkeleriyle aynı seviyeye geleceÄŸini öngörüyor.
AA muhabirinin TÜİK verilerinden derlediÄŸi bilgilere göre, Türkiye, 83 milyon 384 bin 680 kiÅŸiyle nüfus büyüklüğüne göre 235 ülke arasında 19’uncu sırada yer alırken, dünya toplam nüfusunun yüzde 1,1’ini kapsadı.
Bir kadının doÄŸurgan olduÄŸu dönem olan 15-49 yaÅŸ grubunda doÄŸurabileceÄŸi ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doÄŸurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2020 yılında 1,76 çocuk olarak gerçekleÅŸti. Bu durum doÄŸurganlığın, nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10’un altında kaldığını gösterdi.
YaÅŸlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve üzeri, 2015 yılında 6 milyon 495 bin 239 kiÅŸi iken son 5 yılda yüzde 22,5 artarak 2020’de 7 milyon 953 bin 555 oldu. YaÅŸlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2015 yılında yüzde 8,2 iken 2020 yılında yüzde 9,5’e yükseldi.
Öte yandan, TÜİK’in nüfus projeksiyonlarına göre yaÅŸlı nüfus oranının 2025 yılında yüzde 11, 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında 25,6 olacağı tahmin ediliyor.
Türkiye demografik dönüşüm teorisinin dördüncü dönemine girdi
Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk SaÄŸlığı Anabilim Dalı BaÅŸkanı Prof. Dr. Osman Hayran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Batı Avrupa’nın, ABD, Kanada ve Japonya’nın yıllar önce doÄŸurganlık hızının düşüşüyle karşı karşıya kaldığını belirtti.
Demografik dönüşüm teorisine göre 4 dönemin olduÄŸunu ve Türkiye’nin dördüncü döneme girdiÄŸini aktaran Hayran, ÅŸu bilgileri verdi:
“Birinci dönemde, doÄŸumlar çok fazla, saÄŸlık örgütlenmesi yetersiz olduÄŸu için ölümler de çok fazla, nüfus sabit kalıyor. İkinci dönemde, ölümler azalmaya baÅŸlıyor ama doÄŸurganlık devam ediyor, nüfus artıyor. Üçüncü dönemin sonuna doÄŸru doÄŸurganlık da azalmaya baÅŸlıyor, denge noktası oluÅŸuyor. Yani toplam doÄŸurganlık hızı 2,1 olduÄŸunda toplum dengeye geliyor, doÄŸumlar-ölümler birbirini telafi ediyor. Bu aÅŸamayı geçince nüfus azalmaya baÅŸlıyor. Toplam doÄŸurganlık hızının nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1’in altına inmesi, nüfusun göçler dikkate alınmadığında azalmaya baÅŸladığının göstergesidir. Bunun önemli bir sonucu da genç nüfusun artık azalmaya baÅŸladığı, üretken nüfusun fazla olduÄŸu ancak genç nüfus azalırken yaÅŸlı nüfusun da artmaya baÅŸladığı bir dönemdir.”
DoÄŸurganlık hızının düştüğü “demografik fırsat penceresi” dönemi avantaja dönüştürülmeli
Almanya, Belçika, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinin yıllar önce bu döneme geçtiklerini ve geliÅŸmekte olan genç nüfusa sahip ülkelerden işçi almaya baÅŸladıklarını anlatan Hayran, ülkelerin genç ve üretken nüfusa sahip oldukları, doÄŸurganlık hızının 2,1’in altına inme noktasına geldiÄŸi “demografik fırsat penceresi” denilen dönemde bu avantajı iyi kullanabilmeleri halinde büyük ekonomik hamleler yapabildiklerini söyledi.
Türkiye’nin yaÅŸlı nüfusunun Avrupa ülkeleriyle aynı duruma gelmemesi için çeÅŸitli projeksiyonlar yapıldığını aktaran Hayran, ÅŸunları kaydetti:
“Åžu anda yaÅŸlı nüfus Türkiye’de, Avrupa’yla kıyaslandığı zaman düşük oranda. Türkiye’de bir baÅŸka problem de bölgelere göre nüfus dağılımı bozuk. TÜİK istatistiklerine göre Türkiye’de doÄŸurganlık hızı 1,76 ama Åžanlıurfa’da, Şırnak’ta yüksek 3,71. Yani ortalama 3,5-4 çocuk sahibi oluyor oradakiler. İşsizliÄŸin yoÄŸun olduÄŸu bölgeler de oralar. Yani Türkiye’de toplum kesimleri ve bölgeler arasında da çok ciddi farklılıklar var. Nüfusun yaÅŸlanması projeksiyonlara göre, 30-40 yıl sonra Batı Avrupa düzeyinde yaÅŸlı nüfusa oranına sahip olacağımız tahmin ediliyor. TÜİK projeksiyonlara göre ise bu doÄŸurganlık hızı devam ettiÄŸi ve dış göçler olmadığı takdirde 2060 yılında Türkiye’deki yaÅŸlı nüfus oranı Batı Avrupa ülkelerine ulaÅŸacak.”
Prof. Dr. Hayran, nüfus deÄŸiÅŸimlerinin saÄŸlık açısından önemine deÄŸinerek, “Demografik dönüşüm ile epidemiyolojik dönüşüm iç içe girer. Bu dönüşüm içerisinde çocuk saÄŸlığı sorunları önceden ön plandayken ÅŸimdi yaÅŸlı saÄŸlığı planları ön plana çıkıyor. Yani artık saÄŸlık sistemi, çocuk hastalıkları deÄŸil de yaÅŸlıların kronik hastalıklarıyla uÄŸraÅŸmaya baÅŸlıyor. O sorunlar daha fazla saÄŸlık harcamasını gerektiriyor. Tedavi yerine sürekli bakım gerektiren sorunlar. 70 yaşın üzerindekilerde birkaç tane saÄŸlık sorunu oluyor, hepsi için ayrı bakım gerekiyor ve nüfusun yaÅŸlanmasıyla saÄŸlık harcamaları ile sosyal yardımlar çok hızlı artıyor.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
“Son 5 yılda yaÅŸlı nüfus yüzde 22,5 arttı”
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Åžehir Politikaları Uygulama ve AraÅŸtırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Åžeker ise Türkiye’nin son yıllardaki demografik dönüşümüne bakıldığında artık nüfusunu yenileyemeyen bir ülke konumuna geldiÄŸini belirtti.
Prof. Dr. Åžeker, “Nüfus yenilenme düzeyi olan 2,1’in altındaki gerçekleÅŸmeler, genç nüfusun giderek azalacağına projekte ediyor. Bu oran bu düzeylerde devam ederse Türkiye’de oranı giderek azalan bir genç nüfusla karşılaÅŸacağız. Bu durum iÅŸ gücü piyasalarında zamanla yansıyacak, yaÅŸ bağımlılık oranı giderek artacaktır. Yani çalışma çağındaki nüfus oransal olarak azalmaya baÅŸlayacak, 65 yaÅŸ üstü nüfus giderek artacak böylece yaÅŸ bağımlılık oranı yükselecektir.” diye konuÅŸtu.
DoÄŸurganlık hızı azaldıkça, ortalama yaÅŸam süresi de arttıkça toplumdaki ortanca yaşın da giderek arttığına dikkati çeken Åžeker, 2015’de yüzde 31 iken, 2020’de yüzde 32,7 olan ortanca yaşın 2030’da yüzde 35’i, 2060’da ise yüzde 40’ı geçeceÄŸinin öngörüldüğünü aktardı.
Türkiye nüfusunun giderek yaşlandığının altını çizen Şeker, şu bilgileri verdi:
“Öyle ki son 5 yıla bile baktığımızda yaÅŸlı nüfusun yüzde 22,5 arttığını görüyoruz. Nüfusun yaÅŸlanması ÅŸu demek, toplumda 65 yaÅŸ üstü insanların oransal payının yükselmesi. Bu diÄŸer yaÅŸ gruplarının oransal olarak payının azalması sonucunda gerçekleÅŸiyor. Burada da doÄŸurganlık hızının düşmesi ana etken. Projeksiyonlara baktığımızda ÅŸu anda yüzde 10 düzeyinde olan yaÅŸlı nüfus oranının 2030’da yüzde 13, 2040’ta yüzde 16, 2060’da yüzde 20’nin üstüne çıkması bekleniyor. ÖrneÄŸin, 20 yıl sonra toplumdaki 0-14 yaÅŸ grubunun oranı yaÅŸlı nüfus oranının altında kalacağı öngörülüyor.”
“YaÅŸlı nüfus için kamu politikaları üretmemiz gerekiyor”
Prof. Dr. Åžeker, doÄŸurganlık hızındaki gerilemenin Türkiye’yi AB ülkeleri ortalamasına doÄŸru yaklaÅŸtırdığına iÅŸaret ederek, “AB ortalaması 1,5 düzeyinde seyrederken yakın zamanda biz de bu ortalamaya eriÅŸeceÄŸiz. DoÄŸurganlık hızındaki düşüş üssel olarak artıyor. ÖrneÄŸin, 2000-2010’u kapsayan 10 yılın karşılaÅŸtırılması yapıldığında yüzde 12,6 oranında düşüş gözlenirken, 2010-2020 dönemindeki ikinci 10 yıla bakıldığında yüzde 15,4 oranında bir azalış var. Dolayısıyla önümüzdeki 10 yıl içinde AB ortalamasına ineceÄŸimizi söyleyebiliriz. YaÅŸlı nüfus oranı da giderek artmakta, Türkiye artık istatistiksel olarak yaÅŸlı ülkeler liginde yer alıyor. Hayatta kalma süresi yükseldikçe yaÅŸlı nüfus oranı da yükselmeye devam edecektir.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin yaÅŸlılık politikasını ÅŸimdiden geliÅŸtirmesi ve bu alandaki hazırlıklarını sürdürmesi gerektiÄŸini belirten Åžeker, ÅŸunları kaydetti:
“YaÅŸlı nüfus için kamu politikaları üretmemiz gerekiyor. Sosyal güvenlik politikaları burada büyük önem taşıyor. Belki de bundan 20 yıl sonra ilkokul ve kreÅŸ ihtiyacından daha çok saÄŸlık kurumları, aile saÄŸlık merkezlerine ihtiyaç duyulacak. Bunu dikkate alarak kamu kaynaklarını planlamamız gerekiyor. DoÄŸurganlık hızının düşmesinde ekonomik koÅŸullar önemli rol oynuyor. Giderek artan evlilik yaşı düzeyleri, tek çocuklu ya da çocuksuz aile yapısının yaygınlaÅŸması nüfusun yenilenmesinin önündeki engeller olarak görünüyor. Ekonomiye güven, geleceÄŸe güven ve beklentiler oldukça önemli. Tabii hayata bakış ve hayattan beklentiler de sosyolojik olarak bir dönüşüm içinde. Demografiyi yönetmek çok güçtür, nüfus politikaları ancak diÄŸer ekonomik ve sosyal politikalarla birlikte desteklenirse baÅŸarıya ulaşılabilir. O yüzden bu süreci engellemek veya dönüştürmekten ziyade hazırlıklı olmanın çok daha önemli olduÄŸunu düşünüyorum.”​​​​​​​
Foto: Sabine van Erp – Pixabay










