Fuat Saka’nın bestelediği Göç Senfonisi, yabancı düşmanlığı ve göçmen karşıtlığının giderek güçlendiği Almanya’da ikinci kez sahnelendi. Tamamen dolan Münster Şehir Tiyatrosu’daki konserde Türkiye, Yunanistan ve Almanya’dan sanatçılar milyonlarca göçmen ve sığınmacının sesi oldular…
Gürsel KÖKSAL (Münster) – BirGün
Usta müzisyen Fuat Saka’nın bestelediği Göç Senfonisi (Karanlık Sular), bu projenin fikri doğum yeri olan Almanya’nın Münster kentinde müzikseverlerle buluştu. Aşırı sağ ve ırkçı siyasi eğilimlerin giderek güçlendiği, göçmenlere ve özellikle de sığınmacılara karşı politikaların sadece sağcıların değil, hemen hemen tüm siyasi partilerce savunulmaya başlandığı günümüzde, göçü ele alan, göçmenlerin sorunlarını, travmalarını, karşılaştıkları zorlukları ve umutlarını konu alan, insanlığı göçmen ve sığınmacıların sorunlarıyla ilgili sorumluluk almaya çağıran senfoninin, Türkiye, Yunanistan ve Almanya’dan sanatçılar tarafından icrası, eserin üstün müzikal kalitesinin yanı sıra, tüm insanlığa yönelik politik mesajıyla çok boyutlu bir başarı oldu.
Münster Şehir Tiyatrosu’nun tamamen dolan büyük salonunda, Şef Thorsten Schmid-Kapfenburg’un yönetimindeki, Türkiye ve Yunanistan’dan iki müzisyenin de katıldığı yaklaşık 80 kişilik Münster Senfoni Orkestrası’nca gerçekleştirilen konser, kısa bir süre önce Köln’deki Almanya prömiyerinde olduğu gibi dakikalarca ayakta alkışlandı. İstanbul’dan Cihan Yurtçu ve Girit’ten Zacharias Spyridakis’in kaval ve kemençe melodileriyle derinlik kazandırdıkları büyük orkestranın çaldığı eserlerden bir bölümü de Atina’dan Ioanna Forti ve besteci Fuat Saka tarafından seslendirildi. Aynı zamanda Münster’deki “Çok Kültürlülük Haftası” etkinlikleri kapsamında olan etkinlik, Türkiye Almanya Kültür Forumu, Münster Entegrasyon Konseyi, Çok Kültürlülük Forumu’nun yanısıra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) de desteğini aldı. UNHCR adına Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım Derneği’nin Denetleme Kurulu Başkanı Bernhard von Grünberg’in de bizzat katıldığı konseri izleyen müzikseverler arasında sadece Münster ve çevresinden değil, Avrupa’nın çeşitli kentlerinden özel olarak gelenler de yer aldı. Türkiye’nin Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter de eşiyle birlikte konseri izledi.
Münster Büyükşehir Belediyesi’ni temsilen Belediye Başkanı Maria Winkel, Entegrasyon Konseyi Başkanı Maria Adela Salinas ve Şehir Tiyatrosu Genel Müzik Yönetmeni Golo Berg konserden önceki selamlama konuşmalarında, tüm dünyada yaşanan göç ve sığınma dramlarına işaret ederek konserin doğru yer ve zamanda icra edildiğine işaret ettiler. Münster’in 150 farklı ulustan insanların yaşadığı çok kültürlü bir kent olduğunu vurgulayan Belediye Başkan Winkel, “Bu eser tam olarak buraya aittir. Yaşasın çeşitlilik, yaşasın farklılık” dedi. UNHCR adına konuşan Grünberg de Almanya’daki göç tartışmalarını ve bu süreçte özellikle sığınmacılara karşı oluşan atmosferi eleştirirken, yaşanan durumu “kalpsizlik” olarak niteledi. Dünyada halen 120 milyon, Almanya’da 3 milyon sığınmacı olduğunu ve bu insanlara yönelik yardımların giderek azaldığına işaret eden Grünberg, “insanların sığınmacı olmanın ne anlama geldiğini anlamaları gerekiyor” diye konuştu.
Entegrasyon Konseri Başkanı Salinas da konuşmasında göç konusunda bir senfoni bestelenmesi fikrinin Münster’den çıktığını hatırlattı. Fuat Saka’nın korona salgını günlerinde Münster’de yaşayan arkadaşı Ahmet Yeşilyaprak’ın önerisiyle çalışmaya başladığını, yine Münster’de yaşayan Yunanistan kökenli arkadaşları aracılığıyla da Atina’daki Vangelis Zografos’la tanışıp, bestelenen eserin orkestrasyonunu birlikte gerçekleştirdiklerini belirten Salinas, “Bugün Münster’den Torsten Schmidt-Kapfenburg tarafından yönetilen eserin yakında Afrikalı, Asyalı ya da Güney Amerikalı bir şef tarafından yönetileceğini umuyoruz” dedi.
Kendisi de yaşamının 20 yılını Almanya ve Fransa’da siyasi mülteci ve göçmen olarak geçiren Fuat Saka’nın “insanlığın bitmeyen dramı” olarak tanımladığı göçü konu alan bu eseri, dünyada göçün yarattığı travmaları ve umutların notalara dökülerek, bir senfoni tarzında dile getirildiği ilk müzikal çalışma.
Eser ilk olarak 2022 yılında İstanbul’da, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda, Şef Anastasios Symeonidis yönetimindeki Cemal Reşit Rey Orkestrası tarafından icra edilmişti. Almanya prömiyeri de yaklaşık üç ay önce Köln Filarmoni Salonu’nda, Ustina Dubitsky yönetimindeki Köln Senfoni Orkestrası (Gürzenich Orkestrası) tarafından gerçekleştirildi.
Türkiye Almanya Kültür Forumu Sözcüsü Osman Okkan’ın verdiği bilgilere göre, Göç Senfonisi’nin önümüzdeki dönemde Almanya’nın yanısıra çeşitli Avrupa kentlerinde de, oralardaki senfoni orkestralarının katılımıyla gerçekleştirilecek konserlerle icra edilmesi için çalışmalar sürüyor.
Orkestra Şefi Thorsten Schmid-Kapfenburg: “Kesinlikle zenginleştirici bir proje“
Göç Senfonisi’nin Münster’deki icrasında orkestrayı Genel Müzik Yönetmeni Golo Berg’in yönetmesi sözkonusuydu. Ancak daha sonra bu görev Thorsten Schmid-Kapfenburg tarafından üstlenildi.
Türkiye’den, Yunanistan’dan ve Almanya’dan müzisyenlerin, farklı melodilerin başarıyla buluştuğu konserden sonra görüşlerine başvurduğumuz Schmid-Kapfenburg, “Bu gibi projeleri kesinlikle çok zenginleştirici buluyorum. Bu projeyi yönettiğim, Fuat Saka’yı tanıma fırsatı bulduğum için mutluyum“ dedi.
Klasik Batı müziğinin yanısıra kendisinin de Türk ve Ortadoğu müzikleri üzerine çalışmaları olan Şef Schmid-Kapfenburg, 10 yıl önce “Batı – Doğu Divanı“ başlığı altında ud ve yaylı sazlar orkestrası için bir suit besteleyerek, Türk ve Batı Avrupa müziklerini buluşturan bir esere imzasını atmıştı.
Göç senfonisini icra eden üçüncü orkestrayı yöneten Schmid-Kapfenburg, eserin günümüzdeki önemi ve müzikte farklı kültürleri biraraya getirme çalışmaları üzerine şunları söyledi:
“Öncelikle bu projeyi yönettiğim için, Fuat Saka’yı ve sizi tanıma fırsatı bulduğum için mutluyum.
Başlangıçta bu projeyi genel müzik direktörümüz Golo Berg’in yürütmesi gerekiyordu ancak bir şef şefin üstlenmesi gereken çok çeşitli görevler nedeniyle bu görevi kendisi adına benden üstlenmemi istedi. Ancak orkestraya ve bana tavsiyelerde bulunmak ve organizasyonel destek sağlamak için her zaman oradaydı.
Bizim performansımız, bir süre önce Köln Filarmoni Orkestrası’nda gerçekleştirilen bu eserin Almanya’daki ikinci sunumuydu. Ne yazık ki Köln‘deki gösteriye katılamadım ve bu nedenle Almanya’daki gerçek prömiyer hakkında hiçbir şey söyleyemem.
Ancak 2022 yılındaki İstanbul galasını internetten izlemiş ve çok etkilenmiştim.
Bu tür projeleri kesinlikle zenginleştirici buluyorum.
Uzun süredir müzikte, farklı müzik tarzlarını, gelenekleri ve kültürleri birbirine bağlayan ve genellikle “geçiş” (crossover) terimiyle özetlenen bir şey var.
Ancak farklı tarzları bir araya getiren bu müzik yöneliminin önceleri ağırlıklı olarak ‘eğlence’ faktörü ağır basıyordu. Ve yanısıra tabii ki yabancı kültürlere ve onların ‘müziklerine’ olan merak.
‘Crossover’ da o kadar yeni şey değil. Fransız Empresyonist besteciler Ravel ve Duebussy o dönemler Uzak Doğu ve Endonezya müziğiyle ilgilenmişlerdi.
Ancak, dünyanın dört bir yanına mülteci akınları başladıktan ve bu sorun genç yüzyılımızın en büyük insani felaketlerinden biri haline geldiğinden beri, ‘crossover‘ yadsınamaz bir siyasi boyut kazandı. Bu nedenle günümüzde özellikle ‘Karanlık Sular‘ gibi projeler çok önemli.
Ben uzun zamandır Ortadoğu müziğine yabancı değilim.
On yıl önce ud, yaylı çalgılar orkestrası ve timpani için ‘Batı-Doğu Divanı‘ adlı bir süit bestelemiştim. Türk müziğini Batı Avrupa müziğiyle buluşturduğum bu eser hala bugüne kadar en çok icra edilen çalışmalarımdan biri ve bu parçanın Dresden’e, hatta Leipzig Gewandhaus’a ulaşması beni özellikle çok sevindiriyor.
Ancak o zamanlar sadece stilleri sanatsal olarak birleştirme niyetindeydim, bunun arkasında politik bir neden yoktu. Bugün böyle bir çalışma tabii ki biraz daha farklı görünüyor.
Fuat Saka ve Vangelis Zografos’un ‘Karanlık Sular‘ senfonisinin dünya çapında başarılı bir yolculuk yapmasını umuyorum. İstanbul ve Köln’den sonra burada gerçekleştirdiğimiz performansın buna katkısı olabilirse mutlu olurum.“