1930’ların başından itibaren Türkiye’ye sığınan Almanya asıllı bilim insanlarının Türkiye’de doğan çocuklarının babalarının Türkiye’ye geliş hikayelerini konuştuğu ve Türkiye asıllı bilim insanlarının sunumları Münih’te çok sayıda Türkiyeli ve Alman tarihsever tarafından ilgiyle takip edildi.
Aşağıda, etkinlikle ilgi gazetemize iletilen, detaylı bilgilendirmeyi ve fotoğrafları veriyoruz:
Sayıları yüzlerce olan Alman Bilim İnsanlarının sembol isimlerinden Prof. Dr. Ernst Reuter, Prof. Dr. Ernst Eduard Hirsch, Prof. Dr. Rudolf Belling, Prof. Dr. Clemens Holzmeister, Prof. Dr. Klaus Schwarz’ın halen hayatta olan Türkiye doğumlı çocuklarının konuşmacı olarak katıldığı tarih çalıştayına çok sayıda Türk ve Alman katılımcı tarafından izlendi.
Semra Çoban moderatörlüğündaki TTK- Türk Tarih Kurumu ile IKG – Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü tarafından Münih tarihi Altes Rathaus salonlarında düzenlenen “Alman Bilim İnsanlarının Modern Türkiye’nin Gelişmelerine Katkıları” konulu Türk-Alman Tarih çalıştayı Bavyera İçişleri, Spor ve Entegrasyon Bakanı Joachim Herman himayesinde yapıldı.
IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik açılış konuşmasında, “Türk-Alman İlişkileri Türk İşçilerinin Almanya’ya gelişi ile başlayan bir süreç değil, bilakis askeri, bilim, teknoloji, hukuk ve eğitim alanlarında devasa boyutlardaki oldukça hareketli ve heyecan verici bir ilişkiler yumağıdır. Tarih deryasında kaybolup gitmesini istemediğimiz heyecan verici bir dönemi Atatürk’ün hatırası olan güzide bir akademik çalışmalar merkezi konumundaki Türk Tarih Kurumu ile her iki ülkenin tarih severlerine sunmak için heyecanlı verici bir dönemi öne çıkaran tarih çalıştayına start verdik” şeklinde konuştu.
Türk Tarih Kurumu Bilimsel Projeler Müdürü Uğur Cenk Deniz İmamoğlu ise kurum Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin’in misafirlere selamlarını ileterek başladığı konuşmasında, “Erken dönem modern Türkiye tarihinde Alman Bilim insanlarının yaptığı katkının unutulmamasını istiyoruz. Onlar bir dönemin Türkiye’de doğan son şahitleridir. Bu bağlamda Almanya IKG Enstitüsü’ne teşekkür ederek çalıştaydaki bilgilerin çok sayıda tarihsevere ulaşacak olmasından memnunluk duymaktayız” şeklinde konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Münih Başkonsolosu Mehmet Günay ise konuşmasında, “İki ülke ilişkilerinin çok gerilere gittiği ve her iki tarafa da çok derin izleri olduğunu belirtmek gereklidir. Dolayısı ile ikili ilişkileri bir dönem veya konu üzerinden okumak yerine en az 3 asır önceye giderek dönemi inceleyen uzmanlardan dinlemek gereklidir. Toplantıyı düzenleyen Türk Tarih Kurumu ile Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsüne teşekkür ederim” dedi.
Alkışlar arasında kürsüye gelen Prof. Dr. Rudolf Bellig’in kızı Elizaberth Belling, “Babam Türkiye‘yi çok sevdi. Türkler bize o kadar destek oldu ki Almanya’nın zor yıllarında Atatürk babama imkan verdi. Elbette babam mesleğini icra ederken çok sayıda yeni öğrenciler yetiştirerek Türkiye’ye hizmet etti. İstanbul Üniversitesi’nde Atatürk’ün ricası ile Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kurdu. İstanbul’da doğdum ve genç kızlık dönemimi Türkiye’de yaşadım. Türkiye’yi seviyor ve hala unutamıyorum. Öyle bir ülke sevilmez mi” şeklinde konuşması büyük alkış aldı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi kurucularından Prof. Dr. Ernst Eduard Hirsch’in Ankara’da doğan oğlu Enver Tandoğan Hirsch ise yaptığı konuşmada, “Almanya’da Yahudiler için zor yıllar başlamıştı. Babam ülkesini terketti ama nereye gidecekti. Türkiye’den gelen teklifi duyunca çok sevinmişti. Türkiye fakirdi ama Yahudilere o ülkede baskı yoktu. Babam Almanya’da zorluklar içinde yaşarken Atatürk kendisine her imkanı verdi. Türkiye’yi ailece çok sevdik. 1943 yılında Ankara’da doğduğumda babam bana Türkçe isim verecek kadar ülkeyi sevmiş, hatta Türk vatandaşı olmuştu” şeklindeki sözleri büyük alkış aldı.
İkinci Türkiye Büyük Milet Meclisi’nin planlarını çizen Clemens Holzmeister’in torunu Mohap Holzmeister ise yaptığı uzun konuşmada, “Dedem Türkiye’ye Atatürk’ün daveti ile geldi. Önce İkinci meclisin daha sonra ise çok sayıda bakanlığın planlamasını yaptı. Uzun yılar İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Türkiye hayranı dedem bize sürekli olarak İstanbul ve Ankara hatıralarını anlatarak Türkler ile yakından tanışın, onlar dünyanın en hoşgörülü milletidir derdi” şeklindeki sözleri de izleyicilerden büyük alkış aldı.
Programın ikinci bölümünde söz alan Türk akademisyenler ise Türk-Alman ilişkilerinin belli dönemlerine dikkat çekerek ikili ilişkilerin ilginç dönemlerine dikkat çektiler.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fatültesi Arkeoloji bölümü öğretim üyesi Mustafa Hamdi Sayan, “İki milletin tarihi süreç içerisindeki ilişkileri devasa ölçekte bir dostluk tarihi olarak karşımıza çıkar. İlk ilişkileri 17. Yüzyıldan itibaren askeri eğitim alanında başlasa da arkeoloji çalışmalar ülkelerimiz arasında çok önemli bir yer tutar. Dünya kültürlerinin en önemli kesişme noktası olan Anadolu adeta bir medeniyetler bahçesi, aynı zamanda mezarlığıdır. Alman akademisyenler de Türkiye’deki kazılara ilk ilgi duyan millettir. Askeri, eğitim ve siyasi ilişkiler de Türkiye Almanya arasındaki en önemli bağlantılardır. Bunlar yeni nesillere perodik şekilde ilgili kurumlarımız tarafından anlatilmalıdır” şeklinde konuştu.
Samsun Üniveristesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Çolak ise yaptığı kategorik konuşmada , “Türk-Alman ilişkileri başlangıcında Osmanlı-Prusya iliskileri olarak adlandırılır. Ancak Bismark sonrası Almanya’nın doğu politikası çerçevesinde 3 defa Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentini ziyaret eden Kayzer İkinci Wilhelm ile iki millet bir çok alanda işbirliğine girmişlerdir. Bilimden ticarete, eğitimden siyasete kadar bir çok alandaki ilişkilerin daha da zenginleşmesinin boyutları Türk-Alman Dostluğu denilen bir temele oturmaya başlamıştır, son dönem işçi göçü ile birbirinden ayrılmaz bir konuma gelmiştir. Bu alanda Dr. Latif Çelik‘in çalışmaları ile Türk tarih kurumu yetkililerinin desteği de takdire şayandir” şeklindeki konuşması da, tarihsel bağlamda ikili ilişkilerin daha da gelişeceğine olan inancı işaret etti.
TAU – Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Yıldız ise eğitim konulu konuşmasında iki milletin bilim tarihinin zenginliğini işaret ederek, “Türk-Alman ilişkileri her ne kadar askeri ilişkiler ile baslamışsa da bunun eğitim ile birlikte genişlediği bilinen bir gerçektir. Çünkü batı kaynaklı birçok bilimsel gelişmenin çok çeşitli alanlardaki yansımaları hep Almanya üzerinden olmuştur. Gerek imparatorluklarımız, gerekse ulus devletlerimiz dönemindeki ilişkiler hem çok boyutlu, hem de sürekli hareketlilik arzeden bir konumdadır. Ancak ikili eğitim ilişkilerinin artık Almanya’daki Türk çocuklarını konu alan boyutu ise en aktüel konumdadır. Alman dostlarımızın Türk çocuklarının eğitimi ile ilgili çalışmalara destek olmasını ve zaman zaman ortaya çıkan idari engelleri de kaldırmalarını rica ediyoruz. TTK ve IKG’ye bu alandaki işbirliklerinden dolayı sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.” dedi.
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Muhterem Dilbirliği ise yaptığı konuşmada Türk-Alman ilişkililerinin uzun bir değerlendirmesini yaparak, “Özellikle eğitim alanındaki iki ülke ilişkileri çok gerilere gider. Ancak 20. yüzyılda çok sayıda akademisyen kimlikli Alman sığınmacının ülkemize katkıları çok ileri boyutlardadır. Özellikle üniversite, fakülte ve enstitülerin kurulması veya modernizasyonunda Nasyonal Sosyalist dönemde ülkemize sığınanların sayıları oldukça fazladır” şeklinde konuştu.
Toplantının sonunda konuşmacılara günün hatırasına binaen hatıra ödülleri ve çiçek verildi.