Augsburg’ta 8 Mart: Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var!

Augsburg’ta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği düzenledi. Almanya Sol Parti Milletvekili Gökay Akbulut’un konuşmacı olarak katıldığı panelde sağın, ırkçılığın, faşist parti AfD’nin yükselişi, kadınlara ve göçmenlere yansımaları konuları tartışıldı.

Merhaba (Augsburg)

Augsburg Yeni Kadın Platformu, her yıl olduğu gibi bu yılda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği düzenledi. Enternasyonal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğe yoğun katılım vardı.

Açılış konuşmasını yapan Perihan Baçaru, “Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var diyerek, 2009 yılından bu yana kadınlarla birlikte atölye/eğitim çalışmaları yapıyoruz. Bu çalışmalarla amacımız kadınları ezen, emeğini sömüren 5 bin yıllık erkek egemen sistemin, cinsiyete dayalı toplumsal rollerin yaratmış olduğu eşitsizliklerin, ayrımcılığın, cinsiyetçiliğin, kadınlara yönelik baskıların ve şiddetin kökenlerine inmek, nedenlerini araştırmak kadın cins bilincini geliştirerek kadın mücadelesini yükseltmek. Kadınların özgüven ve öz savunmalarını geliştirerek, inisiyatif almasını sağlamak…”

Dünyadaki yaşanan krizlere ve savaşlara değindikten sonra özetle, Almanya’da sağın, ırkçılığın ve Almanya için Alternatif (AfD) başta olmak üzere faşist parti ve örgütlerin yükselişine dikkat çeken konuşmasında, ırkçılığın ve cinsiyetçiliğin birbirini besleyen mekanizmalar olduğunu, ırkçılığın göçmenler içinde de  yaygınlaştığını, kendinden olana, kendi gibi olana yabancılaşarak düşmanlaştığını söyleyerek, “ezilenleri çok parçalı hale getiren ve örgütlü bir güç olmasını engelleyen ırkçılık ve cinsiyetçilik yakıcı bir sorun olarak karşımızda. Kadın mücadelemiz aynı zamanda ırkçılığa karşı mücadeledir…

Anti-kapitalist ve anti-faşist mücadeleyi yükseltmeliyiz.  Fakat cinsiyetçiliğe karşı mücadele etmeden ırkçılığa karşı mücadelenin, anti-faşist mücadelenin, yükselmesi, başarılı olması mümkün değil,” dedi.

Sol Parti Milletvekili Gökay Akbulut özetle şu konulara değindi:

 “Kadın Hakları Konseyindeyim. Almanya yasalarına göre kadın erkek eşittir dese de realite maalesef öyle değil. Almanya gibi güçlü bir kapital sistemin olduğu liberal bir ülkede bile eşitsizlikleri her alanda görüyoruz. Her yerde olduğu gibi Almanya ’dada erkek egemen sistem var.

Siyasette kadın oranına baktığımızda yüzde 34. Çıta yükseldikçe kadın oranı düşüyor. Bu aslında bir demokrasi krizidir.

Emek konusunda eşitsizlikler devam ediyor. Halen pek çok iş yerinde kadınlar erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen daha az ücret alıyor. Daha yoğun sömürüye maruz kalıyor. İşten ilk çıkarılıp, sokağa konulan kadın oluyor. Bu ciddi bir sorun. Kadınlar güvencesiz partime işlerde çalışıyor. Almanya’da yoksulluk oranı yüzde 21. Ortalama 7 milyon işçi asgari ücretli.  Yoksulluk kapitalist sistemin ve neoliberal politikaların yarattığı sonuç. Sağlık sorunu, konut sorunu, kira artışı, işsizlik gibi pek çok sorun var.

Ancak, yaşanan sorunların sorumlusu olarak göçmenler gösteriliyor, sanki göçmenler olmasa sorun yaşanmayacakmış gibi. Kaldı ki hiç göçmenin, mültecilerin olmadığı yerlerde de aynı sorunlar yaşanıyor.

İnsanlar savaşın olduğu yerlerden kaçıyor. Oralardaki savaşlar Alman tanklarıyla, silahlarıyla yapılıyor. Bunun sorgulanması gerek.

Kadına şiddet, ırkçı dalgalanmalardan dolayı sadece göçmenlerde varmış gibi gösteriliyor. Oysaki şiddet her yerde var. Özellikle dijital alandaki şiddet gittikçe yükseliyor.

Almanya İstanbul Sözleşmesini imzaladı, yürürlüğe koydu ama yeteri kadar gerekleri yerine getirilmiyor.

Mülteci kadınlar ve çocuklar için kamp koşulları çok kötü. Biz Sol parti olarak, “kamplar insanları izole ediyor. İnsan haklarına aykırı. Kamplar kalkmalı. Mülteciler toplumla iç içe yaşamalı,” diyoruz.

Almanya’nın iki yüz bin kalifiye işçiye ihtiyacı var. Ancak neden işgücüne ihtiyaç olduğu iktidarlar tarafından anlatılamıyor. Göçmen alımı sermayenin çıkarlarına ve ihtiyaçlarına göre belirleniyor.

Başka ülkelerden gelen üniversite bitirmiş pek çok insanın diplomaları kabul görmüyor, tanımıyor, ya da yeterli görmüyor. Buda maalesef düşük ücretli işlerde çalışmalarına ve daha yoğun sömürülmelerine neden oluyor.

Göçmenlerin Alman vatandaşı olmadan seçme, seçilme haklarının olmaması bir demokrasi kriz. Biz Almanya’da üç yıl yaşayan herkesin bu hakka sahip olmasını savunuyoruz.

Oturum sorunu yaşayan, aile birleşimiyle gelen bütün kadınlara eşlerinden bağımsız oturma hakkı verilmesini talep ediyoruz.

Neo faşist partiler kadın haklarını, kazanımlarını hedef alıyor. Kadın düşmanı politikaları var. Faşizm kadın düşmanıdır.

Naziler yenildikten sonra bitmedi. Varlıkları devlet kurumlarında, bakanlıklarda, polis ve ordu gibi bütün alanlarda devam etti.

Almanya genelinde ırkçılık giderek yükseliyor. On yıldır yanlış politikalar izleyip, ırkçılığa göz yuman iktidar bundan sorumlu. AfD’nin en çok oy aldığı bölge doğu illeri. Buralarda işsizlik yüksek, işçi ücretleri, işsizlik ve emeklilik aylıkları düşük. Konut ve kira sorunları var. Refah düzeyi batıya göre daha düşük. AfD bu sorunların kaynağı olarak göçmenleri ve mültecileri sorumlu tutarak ırkçılık üzerinden örgütleniyor. Hiç göçmenin olmadığı bir köyde belediye başkanı AfD’li biri oldu. Maalesef göçmenler içinde bu partiye oy veren, aday olanlar var. Bu çok tehlikeli.

AfD’nin “master planı” göçmenlere yönelik sürgün planları ortaya çıktı. Bu planla Yahudilere ne yapıldıysa göçmenlere onu yapmak istiyorlar. Bu planlar açığa çıkınca Alman toplumunda şok etkisi yarattı.  Bunun sonucu düzenlenen  ırkçılığı protesto mitinglerinde yüz binler yer aldı. Bu son derece olumlu.

Cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Umutluyuz, çünkü dünyanın dört bir yanında yükselen, bir yerdeki eylemin dünya geneline yayılan bir kadın hareketi var.”

8 Mart çağrsı

8 Mart için miting ve yürüyüş çağrısı yapan Perihan Baçaru, “Her yıl olduğu gibi bu yılda haklarımız, hayatlarımız, özgürlüklerimiz ve bedenlerimiz için, sesimizi yükseltmek ve taleplerimizi haykırmak için 8 Mart’ta alanlara çıkacağız. Kadın mücadelesi var olma ve özgürleşme mücadelesidir. Nerede isek orada alanlara çıkalım,” dedi.

İlginin ve katılımın yoğun olduğu etkinlikte, 8 Mart Kadınlar Günü’nün tarihçesi sunucular tarafından anlatıldı. Mahsa Amini ve şiddete uğrayan kadınları konu alan şiirle duygulu anlar yaşandı. Bir kadın tarafından okunan Kürtçe türkü etkinliğe ayrı bir renk kattı.