Güngör Gençay anısına | Ali Çarman


Yaptığımız okumanın önemi ve teşviki konulu kitap haftası etkinliklerimizin bir konuğu da Güngör Gençay idi.

1998 Kasım’ında gerçekleştirdiğimiz; yazar ile okuru buluşturma, yeni veya eski kitapların tanıtılması, işçi ve emekçilerin neden okumaları gerektiği, kendi geleceklerinde söz sahibi olabilmelerine dikkat çeken, her gün yalanın bombardımanı ile karartılmak istenen gerçeğin bilince çıkmasına küçük bir katkı amaçlı etkinlik büyük ilgi görmüştü.

Anı defterimize not düştüğü; “Emeğin özgürleşmesi, ancak evrensel ve işçi sınıfının kültürünü özümsemek ve hayatın içine sokmakla mümkün olur. Böylesi bir zenginliğe ulaşmanın en önemli araçlarından biri kitaptır. Cumhuriyet dönemi boyunca halkımız ve aydınlarımız büyük bedeller ödedi, büyük acılar çekti ve yaşamaya devam ediyor. Siyasal bilinci, siyasal örgütlenmeye dönüştürmeliyiz.” sözlerinin doğruluğu için ne söylense az gelir.

Toplamda 260 metrekarelik bir alanda gerçekleşen söyleşi, tiyatro ve müzik seansları dolu dolu geçti. Kitap ana konulu bu toplatılarda tanıştığımız Güngör Gençay ile dostluğumuz perçinlenip devam etti. Daha sonraları birkaç kez; Stuttgart, Nürnberg, München ve Ulm’a geldi. Sevecen, bilgili kendinden emin halleriyle söyleşiler gerçekleştirip gönüllerde yer edindi.

Toplantı sonrası Münih’de bir işçinin evinde çay ve kırmızı şarap ile demlenip koyu sohbetler içinde kulaç atarken söz herkesin geçmişine, kökenine uzandı. Dersim, Çorum, Karakoçan, Malatya’lıyım derken Güngör Gençay bizlere bakıp arkadaşlar ben de aslen Habeşistan’lıyım. Atalarım 200 yıl kadar önce bir biçimde İstanbul’a gelip dünya güzelim bu şehri yurt etmişler demişti.

Şarap konusunda sahip olduğu bilgisi Süryani şarap ustasından az değildi. Konuk olduğumuz işçi, şarap çok eski bilmiyorum bozulmuş olabilir yönlü uyarmasına, “Şarap bozulduğunda sirkeleşir. Mideniz sağlam ise korkmayın. Biz sosyalistlerin midesinin sağlamlığı Lenin tarafından teyit edilmiştir. Doldurun kadehleri, Yaşamı güzelleştirmeye kaldıralım.” cevabını verdi.

1934 doğumlu Gençay; Liseden sonra matbaacılık okulunu bitirdi. İnsan kendi yolunu çizer özdeyişi tam da seçimine ve gelecekte nasıl bir yolda yürüyeceğinin önemli ip uçlarını verir bizlere. Henüz 19 yaşında, 1953 yılında ‘Küçük Galatasaraylı’ adlı dergi yayımlamaya başladı ve epeyce zahmetli olacak yayıncı ve yazar olma sevdasından son nefesine kadar vazgeçmedi. Kitap üstüne kitap yazdı, dergiler çıkardı, sosyalist gerçekçilikte ısrar etti.

Sözünü sakınmayan bir kişilik

Almanya’ya gelişlerinde hocam nerde kalmak istersiniz, rahatınız için otel ayarlayabiliriz önerilerimize, hayıflanarak “Ya çocuklar siz bana böyle bir teklifi nasıl yaparsınız! Size değil, kendime kızıyorum! Acaba hangi davranışım sizleri böyle bir şeye itti. Hakkında makaleler, şiirler ve kitaplar yazdığım insanların dünyalarından kopmak istemem. Ben, eğer ki onlar kabul ederse işçi evlerine seve seve misafir olurum.’’ cevabını verdi.

Güney Almanya şehirlerini epeyce gezdi gördü. Bir keresinde eyalet sanat müzesini gezmek istermisin diye sorduğumuzda; “Bilgime bilgi katacaksa neden olmasın.” diyerek müzede epeyce zaman geçirdik. Kafasını iki eli arasına alıp derin düşünceler için olan bir kadın heykelinin yanında resim çekerken; “Kadın burada bizlere, erkeklere başıma ne geldiyse sizlerin yüzünden diyor.” demişti.

Hitler dönemi ve faşizme karşı direniş konulu yerlere özel önem verdiği için bir defasında; toplu halde Buchenwald toplama kampı anıtlığına gittik. Beş saat kadar süren Buchenwald nazi toplama kampı alanını sersemlenmişcesine gezinirken Ernst Thelmann’nin vurulduğu yeri belirten küçük yere geldiğimizde, durun burda biraz uzun kalalım, Alman işçi sınıfının bu yiğit önderine saygımızı bir biçimde ifade edelim diyerek sosyalizm mücadelesinin ödemiş olduğu ağır bedeller üzerine tartıştık.

Güngör Gençay; edebiyatla uğraşmanın bağımlılığı bir yana aynı zamanda iyi bir örgütçüydü. Galata Derneği, Haklar ve Özgürlükler Derneği, Bilim ve Sanat Emekçileri Meslek Birliği (BESAM), Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) ve Emek Partisi kurucu üyesi olarak  ileri yaşına rağmen örgütlenme çabalarına hep omuz verdi. Galata kulesi yakınındaki o mini kütüphanesi dostları ve okurlarının uğrak yeri idi. 

PAPATYA ÇİÇEĞİNE AŞIK OLMA

Derler ki, gerçek şairlerin hayal dünyası çocuklarınki kadar temiz ve zengindir. Onlar gelecek güzel günlerin habercisidirler. Gerçek habercilik aşkına katlanmayacakları zahmet ve ödemeyecekleri bedel yoktur.

Her insanın bazı hassaslıkları vardır. Güngör Gençay’da kızına Papatya ismi verecek kadar papatya çiçeğini çok severdi.

Bir toplantıda elindeki Ersnt Fischer’in Sanatın Gerekliliği  kitabından bir iki çümle alıntıladı. ‘’Alınyazısı dünyayı değiştirmek olan bir sınıf için sanatın görevinin büyülemek yerine, aydınlatmak, eyleme itmek olması ne denli doğruysa, sanatta büyünün payının da bütünü ile bir yana bırakılamayacağı o denli doğrudur’’  güzel söz olduğunu söyleyince de elindeki kitabı hediye etti.

DİDF derneğinde başlayan yoldaşlık ve dostluğumuz devam etti.  O kadar işlerin arasında; Gerçek Sanat Dergisi yıllığı, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Bekir Yıldız kitapları ve göçmenlik konuları üzerinde dergileri hediye olarak ulaştırdı.

Bir kaç mektup gönderdiği oldu. İstanbul’a her dönmesinde sonra telefonlaşmalarımızda ısrarlı olmamdan ötürü; bana orada ALDİ’den en ucuz 1.99 Euroluk kırmızı şaraptan gönderirsen kafidir derdi. Hiç bir çabayı, yardımı karşılıksız bırakmazdı. 

EMEĞİN YAZARI OLMA HALİ

Günümüzün önemli zaaflarından biri, aydın-yazar-sanatçı olanların belli bir kesiminin sınıflar mücadelesinde söz etmeme, bu tarihsel gerçeklik yerine popülist eğilimlere ilgi duyma, daha ileri giderek işçi sınıfının devrimci ruhunu kaybettiğini söylecek kadar şaşkın olmalarıdır. Güngör Gençay ise söz sırası geldiğinde taşı gediğine koyarak Marksist bir yazar olduğunu gururla söylerdi.

Sayısızca esere imza atan, sevenlerine, dostlarına koca bir miras bırakan ve yüreği insan sevgisi, emeğe saygı ile dolu olan Güngör Gencay aramızdan ayrılalı (22 Nisan 2022) on yıl oldu. Yazımızı şiirlerinden bir dörtlük ile noktalayarak saygımızı ifade edelim. ‘’Neye yarar ölmek, Yaşamak neye? Yürek kovanımızdan. Binlerce işçi arı. Uçuramadıktan sonra.‘‘


Ali Çarman – 24.04.2022